LANGUAGE HISTORY AND CHANGE
1786’da İngiltere’de memur olarak çalışan William Jones’a göre farklı coğrafik bölgelerden birçok dilin soyları (ancestor) aynı olabilir. Bu dilin soyları kayıtlarda bulunamaz ama dildeki benzerlikler (torun – descendant) araştırılarak tahmin yürütülebilir. Bu tür dilbilimi araştırmaları Bay Jones’in teorisinden sonra iki yüzyıl devam etmiştir. Bu araştırmaların amaçları dillerin tarihi gelişimleri hakkında bilgi toplamak ve dilerin geçirdikleri değişim süreçlerini tanımlamaktır (characterize).
Family Trees :
19. yüzyıl boyunca dilin tarihi bilimi (philology)dil bilimcilerin zihnini meşgul eden (preoccupation) ana konulardan biriydi. Bu süreçte dillerin soylarını tanımlamak için bir isim gerekli görüldü. Bu isim Hindistan ile aynı kıtadaki dillerinde (Indo) ve Avrupa dillerini (European)nden modern dillerin kaynakları olan dilleri bir araya getiren (incorporate) orijinal bir form olacaktı. Bu, dilerin büyük büyük annesi olan, ana kaynağın ismi “Proto-Indo-European” olarak kabul görmüştür.
Proto-Indo-European :
Germanic : German, English, Dutch, Danish, Swedish, Norwegian
Celtic : Gaelic, Irish, Welsh
Italic (Latin) : Italian, Spanish, French, Portuguese, Romanian
Hellenic (Ancient Greek) : Greek
Balto-Slavic : Baltic : Latvian, Lithuanian Slavic : Russian, Polish, Czech, Bulgarian
Indo-Iranian : Indic (Sanskrit) : Hindi, Bengali Iranian : Persian
Hint-Avrupa Dil ailesi :
Alman : Almanca, İngilizce, Felemenkçe, Danimarka Dili, İsveç Dili, Norveç Dili.
Keltçe : İskoçya Keltlerinin Dili (Gal), İrlanda Dili, Gal Dili.
İtalik (Latin) : İtalyanca, İspanyolca, Fransızca, Portekizce, Romanca.
Helen (Eski Yunan) : Yunanca.
Balta-Slav : Baltık : Letonya ve Lituanya Dilleri Slavca : Ruşça, Polonya Dili, Çek, Bulgarca.
Hint-İran : Hint (Sanskrit) : Hintçe, Bengal Dili İran : Farsça.
Bu kol bütün dünyadaki dillerin tek bir aile ağacını gösterir. Dünya genelinde yaklaşık 30 dil ailesi ağacı ve 4000den fazla dil olduğu düşünülmektedir. Bu dillerden bazıları diğerlerine göre daha geniş çevreye yayılmıştır. 1 milyar kişinin ana dili Çince’dir. İngilizce 350 milyon konuşmacısı ile dünyanın daha fazla çeşitli bölgelerine yayılmıştır. 300 milyon insan ana dil olarak İspanyolca’yı konuşur. Hindu Dili 200 milyon, Arapça ve Rusça 150şer milyon konuşmacıya sahiptir.
Family Relationships :
Akraba olan dilleri belirlemek için eski kaynaklardaki kayıtlara bakılır. Örneğin İtalyanca ile Hintçe arasında hiçbir ortak nokta yoktur. Fakat, Latin ve Sanskrit gibi modern dilleri doğudan dillere bakarsak ortak noktalar bulabiliriz. Örneğin :
Sanskrit Latin Greek
pitar pater patēr baba
bhrātar frātar phrāter kardeş
Dillerin akrabalığını belirlemekte yararlanılan yakınlık genelde telaffuzda olur.
Cognates (aynı kökenden gelenler) :
Farklı dillerdeki kelimeler arasında bir bağlantı saptamakta (establish) kullandığımız işlem sonucu elde edilen akrabalık “cognates” olarak adlandırılır. Dil akraba grupları içinde genellikle isimler arasında benzerlikler bulunur. Örneğin İngilizce’deki bir kelimenin kökeni (cognate) Almanca’daki bir kelimenin kökeni ile akraba olması için anlamda ve telaffuzda benzerlik olması gerekir. Örnek :
“mother” (english) is cognate of “mutter” (german)
“father” (english) is cognate of “vater” (german)
“friend” (english) is cognate of “freund” (german)
Modern İngilizce ve Almanca’dan alınan bu kelimeler Hint-Avrupa Dil Ailesinin Germanic kolundan birbirine yakın akraba olduğunu gösterir. Bir örnek daha verecek olursak :
“madre” (spanish) is cognate of “madre” (italian)
“padre” (spanish) is cognate of “padre” (italian)
“amigo” (spanish) is cognate of “amico” (italian)
Comparative Reconstruction (Karşılaştırmalı yeniden yapılandırma) J :
Aynı kökten gelen kelimeleri incelerken yaptığımız işleme “comparative reconstruction” denir. Böylelikle orijinal kelimeyi veya o kökten gelen dildeki ilk formunu bulabiliriz. Torun kelimeler arasındaki ortak noktaları inceleyerek büyük büyük annenin neye benzediğini bulmak denilebilir. Bu işlemi yapmak için iki ana prensipten yararlanılır.
Majority Principle : Çoğunlukta kullanılan prensip çok açıktır. Eğer aynı kökten gelen kelimelerin çiftlerinde 3 isim aynı bir ses ile başlıyorsa (p) ve diğer bir isim farklı bir ses ile (b) başlıyorsa çoğunluk (majority) orijinal sesi alıkoymuştur (p) be azınlık zaman içinde değişmiştir.
Most Natural DEvelopment Principle : Bazı ses değişimleri birbirine benzer ve yaygın olarak karşılaşılırken bazıları birbirinden tamamıyla farklıdır. Örneğin yaygın ses değişimi şu şekillerde olabilir :
a) Kelimenin sonunda bulunan sesli harfler genelde zamanla kaybolur.
b) Sessiz sesler (voiceless) sesli harfler arasına gelince sesli (voiced) olur.
c) Bazı durumlarda duraklar (stops), frikatif harf olur (fricative).
d) Sessiz harfler (consonant) kelimelerin sonunda sessiz (voiceless) olurlar.
Örnek Çalışma :
A B C In English
cavallo caballo cheval horse
cantare cantar chanter sing
catena cadena chaine chain
caro caro cher dear
A,B,C dillerinden hangisi orijinal sese sahiptir?
Bu üç dilin yazılı formu yanlış olabileceğinden çalışma telaffuz üzerinde yapılır. Her kelimenin baştaki sesi A ve B dillerinde [k], C dilinde ise [š] dir. “majority principle” kuralına göre orijinal ses çoğunlukta olduğu için [k] olmalıdır. O zaman orijinal dil A veya B dir. Dahası [k] sesi bir stop consanant, [š] sesi ise bir “fricative”dir. Diğer kurala göre “stops become fricative”. Yani [k] sesi orijinal olandır. Bu diller Latin dil ailesindendir.
Language Change :
“Proto-form”ların yeniden yaplandırılması bir dilin yazılı kayıtlarından önce neye benzediğini belirleme çabasıdır. Yinede, İngilizce gibi bir dilin eski kayıtlarındaki yazılarla bugünkü modern İngilizce’nin yazıları birbirine benzemez. Bu noktada iyi bir örneği Lord’s Prayer versiyonu sağlar.
İngilizce’nin tarihine bakacak olursak, bu dilin gelişimi 3 ana bölümde olmuştur.
Old English : 7.yüzyıl ile 11.yüzyılın sonları. (ilk İngilizce yazılı kayıtlarla başlar – 11.yy : 1000-1099).
Middle English : 1100 – 1500 yılları arası.
Modern English : 1500den günümüze kadar.
Old English :
İngilizce Dilindeki gelişimin ilk kaynağı kuzey Avrupa’dan Germanic dillerini konuşan bir grup kabilenin 5.yüzyılda Britanya adasına saldırmasıdır (invade). Bu kabilelerin Angles, Saxons, Jutes (Anglolar, Saksonlar, Cuteler) oldukları sanılmaktadır. İk yazılı kayıtlarda bu kabileler “tanrının Britanya’ya gazabı (wrath)” olarak bahsedilir. Bu tür insanlar için Anglo-Saxons ifadesi kullanılır. Onların dili için “englisc” ve evleri için “engla-land” türetilmiştir.
Englisc dilinden İngilizce’ye birçok basit isim gelmiştir : mann, wif, cild, hüs, mete, etan, drincan, feohtan.. gibi. Daha sonra bu ülkenin insanları putperestlikten (pagan) vazgeçip 6.yy ile 8.yy arasında Hıristiyanlığa geçmişlerdir. Ve bu Anglo-Saxons insanları birçok dini ve Latin kelimeyi dillerinden modern İngilizce’ye katmışlardır. Örneğin : angel, bishop, candle, church, martyr, priest, school.
8.yüzyıldan 9.ve 10. yüzyıla doğru kuzey Avrupalı başka bir grup yağma etmek (plunder) ve yerleşmek için Britanya kıyılarına gelirler. Bunlar Vikinglerdir ve Eski İskandinavya Dilinden (old norse) modern İngilizce’ye bu yolla da birçok kelime katılmıştır : give, law, leg, skin, sky, take, they….
Middle English :
Middle English periyodunu başlatan olay 1066’da William the Conqueror önderliğinde Hastings’teki zaferleriyle Normandiyalı Fransızların (Norman French) İngiltere’ye girmesidir. Fransızca konuşan bu istilacılar (invader) tüm İngiltere’yi ele geçirmişlerdir. Kuralcı sınıf olduklarından dilleri, soyluluk (nobility), hükümet, kanun, uygarlık (civilize) alanlarında 200yıl boyunca kullanılan dil olmuştur. Buradan İngilizce’ye katılan kelimelere örnek : army, court, defense, faith, prison, tax.
Halkın dili İngilizce olmaya devam etmiştir. Eski İngilizce’den “sheep, cows, swine” gibi kelimeler günümüze gelmişken Fransızca’dan “mutton, beef, pork” İngilizce’ye katılmıştır. Bu dönem boyunca Fransızca’nın İngilizce bir versiyonu kullanılmıştır.
Sound Changes :
Modern İngilizce ile Konuşma İngilizcesi arasındaki açık farkın birisi sesli harflerin özelliklerindedir. Yazılışı aynı kalıp okunuşu değişen kelimelere örnek verecek olursak :
Old English Modern English
hu:s haws (house)
wi:f wayf (wife)
spo:n spu:n (spoon)
brε:k bre:k (break)
h>:m hom (home)
Morenr İngilizce’ye geçerken değişen sadece sesler değildir. Bazı sesler de İngilizce telaffuzundan silinmiştir. Örneğin /x/ sesi : Old Eng. : nicht (nıxt) Modern Eng. : night (nayt)
Metathesis : Kısaca harf veya seslerin yer değişmesi olarak tanımlanabilir. Örneğin :
acsian : ask, bridd : bird, brinnan : beornan (burn), frist : first, hros : horse, waeps : wasp….
Modern İngilizce’de “pretty” kelimesini bazı konuşmacıların “purty” diye kullanması da örnek sayılabilir. Bazı Amerikan İngilizce’si kullanıcıları da ask kelimesi yerine “aks” kullanabilir. Metathesis bazen de yan yana olan harflerin değişmesinden farklı bir şekilde oluşabilir. Örneğin :
Latin Spanish
parabola palabra (word)
periculum peligro (danger)
miraculum milagro (miracle)
Epenthesis : Kelimenin ortasına yeni bir sesin türemesidir.
aemtig : empty, spinel : spindle, timr : timber.
something : sumpthing, film : filum, arithmetic : arithametic
Prothesis :İnglizce’de bulunmayan bu özellikte kelimenin başına yeni bir ses türetilir. Latince’den İspanyolca’ya alınan kelimelerde sık görülür. Örneğin :
schola : escuela (school) spiritus : espiritu (spirit)
İngilizce öğrenen İspanyol öğrenciler “estrange, estory” gibi kelimeler kullanabilir.
Syntactic (sözdizimi) Changes :
Eski İngilizce’den modern İngilizce’ye geçişte kelime-sırası değişiklikleri de oluşmuştur. Eski İngilizce’de “subject-verb-object” formülüne karşılaşmakla birlikte bazen bu sıranın bozulduğunu da görürüz. Örneğin :
in ferde he : he traveled. him man ne sealde : no man gave (any) to him.
he hine geseah : he saw him
Eski İngilizce’den modern İngilizce’ye geçişte bazı ekler de kalkmıştır.
Lexical (kelimelere ait) Changes :
Modern İngilizce ödünç alınan Yunan ve Latin kelimelerin sayısı bakımından Eski İngilizce’den farklıdır. Kısacası bazı kelimelerin kullanımı bırakılmıştır (cease). Mesela, artık kılıç taşımadığımızdan “kılıcın sağladığı güven” anlamındaki “foin” kelimesi artık kullanılmamaktadır. “lo, verily, egad, werewolf” gibi kelimeler de örnek gösterilebilir.
Bazen ise kelimenin anlamında zamanla genişletme (broading) veya daraltma (narrowing) olmuştur. Örneğin : Eskiden “holy day” sadece dini bayramlara verilen ad iken şimdi “holiday” şeklinde genişletilmiştir. “Dog” kelimesi ise eskiden tek bir belirli cins için (docga) kullanılıyorken şimdi bütün türler için kullanılır.
Daraltmaya (narrowing) örnek verecek olursak “hund” kelimesi eskiden bütün köpek türleri için kullanılırken modern İngilizce’deki karşılığı olan “hound” sadece tazı köpeği anlamında kullanılır. Diğer bir örnek olan “mete” eskiden her türlü yiyecek için kullanılırken modern formu olan “meat” sadece “et” anlamında kullanılır. Eskiden “wife” bütün kadınlar için kullanılırken günümüzde sadece evli kadınlar için kullanılır. Bir tür daraltma şeklinde isim yeni bir negatif anlam alır :
ordinary : vulgar worth noting : naughty
The Process Of Change :
Burada anlatılan değişikliklerin hiçbiri bir gecede (overnight) olmamıştır. Derece derece ve belki de farkına varılmadan (discern) zaman içinde gelişmişlerdir. Bazı değişiklikler savaş, saldırılar (invasion) ve diğer ayaklanmalar (upheaval) gibi sosyal değişimlerle alakalı olabilir. Ama en etkili olan kültürel transferdir. Her yeni nesil bir önceki neslin dilini kullanma yolunu bulur. Bu sonsuz süreçte, yeni neslin kullanıcısı iletişimi için dili yeniden yapılandırır. Bazı elementleri tamamen bazılarını yaklaşık olarak alma eğilimi (propensity) vardır. Ara sıra da farklı olma isteği oluşur. Bütün bu ince (tenuous) transfer süreci incelendiğinde dillerin aynı kalmadığı fakat değişikliklerin kaçınılmaz (inevitable) olduğu görülür.
Diachronically : Dilin tarihi değişimini zamandan etkilenerek yaşamasıdır.
Synchronically : Farklı yerlerde ve farklı gruplarda aynı dilin kullanılmasıyla oluşan farklılıklardır.
Epenthesis : Ses türemesi.
Prothesis : Kelimenin başında ses türemesi.
Metathesis : Seslerin yer değiştirmesi